Bağışlarınız İçin :
GARANTİ BANKASI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ŞUBESİ
HESAP NO : 521 / 6299688
IBAN NO : TR18 0006 2000 5210 0006 2996 88
Bipolar bozukluk yani halk arasında bilinen ismiyle manik depresif hastalığından söz ediyoruz. Yurtdışında bir sürü sanatçı bipolar hastası olduğunu açıkladı. Ancak Doç. Dr. Sibel Çakır ülkemizde hala hastaların en büyük sorununun ‘damgalanma’ olduğunu söylüyor. Doç. Dr. Çakır, “Aieleler hastalığı gizlemek amacıyla hastaneye yatan yakınları için çoğu zaman etrafına “Tatile çıktı, köye gitti, iş gezisinde” gibi yalanlar söylüyor. Bu nedenlerle hem tedavileri gecikiyor ya da aksıyor hem de etraflarından gördükleri tepkiler yüzünden atakları tetiklenebiliyor. Ancak ilaçların düzenli kullanımıyla, düzenli terapiler ve doktor kontrolleriyle 15-20 yıl gibi çok uzun yıllar hiç depresif ya da manik döneme girmeden yaşayan hastalar da var.” diyor.
30 Mart Dünya Bipolar Günü için 5 hasta bir araya geldi ve tek tek yaşadıklarını anlattı. Hepsi bu hastalığın çaresiz ve ümitsiz bir hastalık olmadığını, düzenli bir hayat, ilaç ve kontrollerle hiçbir sorun yaşamadıklarını ve diğer insanlardan bir farkları olmadığını söylemek istedi.
–Kadın
– 29 yaşında
– Evli ve 1 çocuk sahibi
– Hemşire
“İNSANLAR KANSER HASTASINA ŞEFKAT GÖSTERİYOR AMA BAZEN BENİM DE RUHUM KANSER OLUYOR” (R.S.)
– Hastalığı ilk öğrenmeniz nasıl oldu?
19 yaşında yardıma ihtiyaç duyacak kadar şiddetli bir depresyon yaşadım. Hastalığımı ise 20 yaşımda, evlendiğimde öğrendim. Geçmişimde de depresyon vardı aslında. Ne zaman hayatım değişse böyle şeyler ortaya çıkıyor. Defalarca depresyon atlatmış olduğumu hastalığıma teşhis koyulunca farkettim. Ailem o dönemlerde destekçimdi. Onlar olmadığı anda kötüye gittim. Evliliğin ilk yılları zaten hep zordur. Biz de bir takım sorunlar yaşıyorduk.
Depresyon ilaçları kullanırken, hemşire olduğum için mani yaşadığımı kendim anladım. Acile geldik ve “Ben manideyim, bana yardım edin.” dedim. Daha sonra ilk bipolar olduğumu öğrendiğimde ne yapacağımı bilemedim, dünyam başıma yıkıldı. ‘Bundan sonra iflah olmam, hayatım boyunca ilaç kullanacağım, hiç mutlu olamayacağım.’ diye düşündüm.
– Eşiniz ilk duyduğunda nasıl tepki verdi?
Zaten beraberdik. İlk duyduğunda o da şaşırdı, ne yapacağını bilemedi. Uykularımın düzenli olması çok önemliydi o konuda bana destek oldu. Daha sonra hamileliğie kadar düzenli yaşadım ve çok sorun yaşamadık.
– Hastalığı kabulleniş süreci nasıl oldu?
Hamile kalınca ilacı bırakacağım ve bu hastalığı yeneceğim diye düşünüyordum. 2013’de hamile kaldım. Hamile kalınca atak geldi. Ramazan ayıydı oruç tutmak istedim. Uyku düzenim de bozulunca atak geçirdim ve kendimi hastanede buldum. İlaç kullanmak zorunda da kaldım. Ancak sonra araştırdık ki bebeğe zararı olmayacağını öğrendik. Hamileliğin 2′inci ayında ikili taramada bebeğimde down sendromu olabileceği söylendi, bebeğimi almayı teklif ettiler. Ağlarayak eve gittim, eşimden destek beklerken bir de ondan darbe yedim. Elini uzatsa, omzuma koysa yetecekti ama farklı bir yol denedi. Yine de şu anda sağlıklı bir oğlum var, ona kavuştum ve çok mutluyum.
– Etrafınızdan ne gibi tepkilerle karşılaştınız?
İlk teşhis koyulduğunda yoğun bakımda çalışıyordum. Bipolar tanısı koyulunca doktor olan şefim beni istemedi. Sonra başka bir bölüme beni yönlendirdiler, oradaki şefim bir kere “Eşin hastalığını bilse seninle evlenmezdi” dedi. Yine iş yerinde bir arkadaşım “O deli, raporu var” dediğini duydum hamileyken ve bu beni çok üzdü. Eğer devlet memuru olmasaydım işsiz kalmıştım diye düşündüm. Tıp doktoru bile beni istemedi.
Kanser hastasına insanlar nasıl yardım etmek istiyor, elini uzatıp şefkat göstermek istiyor ama benim de ruhum bazı dönemlerde kanser oluyor. Biz buraya gelmek için 1 günümüzü harcıyoruz çoğu zaman ama özel sektörde çalışan insan bunu her zaman yapamaz.
– Peki, insanlara açıklıyor musunuz?
Her zaman söylemiyorum ama psikiyatrik sorun yaşayan insanlara özellikle destek olmak için söylüyorum. Ama ne kadar anladıklarını bilemiyorum. Annem bile hala benim hastalığımın kendi kendime uydurduğum bir şey olduğunu zannediyor.
– Kadın
– 42 yaşında
– Bekar
–Öğretmen
“EN BÜYÜK ÜZÜNTÜM SELA’NIN BENİM İÇİN OKUNMUYOR OLMASIYDI” (G.S.)
– Ben hastalığımı öğrendiğimde çok mutlu oldum. Çünkü başıma gelenleri anlamlandıramıyordum. Üniversite 3’üncü sınıfta hiç durmadan uyumaya başlamıştım, annem final zamanı sınava girmem için yataktan iterek kaldırıyordu. Sonra hiç uyumadığım, çok enerjik olduğum bir döneme girdim. Birkaç defa bu aşırı uyku ile hiç uyumama durumum tekrar etti. Depresif olduğum dönemde sela okununca çok üzülüyordum ve kendi kendime “Bu sela neden benim için okunmuyor.” diye düşünüyordum. Defalarca depresyona girdim bu şekilde.
“TANIYI BANA BİR BAŞKA BİPOLAR HASTASI KOYDU”
İlk doktora gitmem ise çok enteresan bir şekilde oldu. 20 yıl önce ayakkabıcıda alışveriş yapıyordum. Oradaki bir beyefendi ayakkabıcıya “Bu bayan daha önce geldi mi?” diye sormuş. Ayakkabıcı da beni tanımış ve “Evet geldi. Ama geçen sefer bir arkadaşıyla gelmişti ve sessiz, sakindi. Hiçbir şey almadan çıktı” demiş. Daha sonra bana dönüp belirtileri sordu. Yaşadıklarımı bana anlatıyordu. Sonra bana “Senin hastalığın var” dedi ve resmen zorla, cebren ve hile ile beni doktora götürdü. İyi ki de götürmüş.
“RUHUM ACIYORDU”
Depresyon dönemlerinde fiziksel bir acı çekmiyordum tabii ki ama ruhum acıyordu. Ruh acır mı? Evet, ruh acır. Sadece ölmek istiyordum bir neden olmaksızın. Param var, pulum var, ailem var, işim var ama bana sorsanız hiçbir şeyim yok. Elime milyarları verseniz, gidip şuradan bir pantolon al deseniz alamayacak durumdaydım. Okula gidip, eve geliyordum ve kimseyle sohbet etmiyordum. İnsanların birbirleriyle gülüşmeleri bile beni çileden çıkarıyordu. Halbuki ben saçma sapan esprilere bile gülen bir insanımdır.
Bir de mani dönemi var. O dönemde ise dünyanın en mutlu insanı oluyorsun. En azından kendi adıma öyle. Habire para harcayayım, gezeyim, tozayım istiyorum. Mutlu, mesut, bahtiyar bir insan oluyorum. Ama sadece sinirlenmememiz gerekiyor. O anlarda gözümüz annemizi bile görmez olabiliyor. Geçmişte yaşadığımız ne varsa bunlar aklımıza geliyor. Ama çok para harcamak istiyoruz ve aileyle sorun çıkıyor haliyle. Kardeşimde de var aynı hastalık. Allahtan aynı anda hiç mani ve depresif olmadık.
“MANİLERİMİ SEVİYORUM”
Aslında hastalığımı seviyorum. Depresyonu sevemem ama manilerimi seviyorum. Hafif bir mani olduğumda dünyanın en mutlu insanı oluyorum. Depresyonda dünyanın en mutsuz insanıyken, öldüm, bittim derken birden yeniden doğmuş gibi oluyorum. Kaç kişi banyo yaptım diye şükreder ama depresyondayken banyo yapmanın çok zor geldiği zamanlar olmuştu. O yüzden de o acıları çektik ki kıymetini biliyoruz. Nefes alırken ızdırap çekmiyorum mesela. Şimdi çok şükür diyorum.
Bipolarla Yaşam Derneği ve Lityum Derneği’nden uzmanlar Avrupa’lı meslektaşlarıyla bir araya gelerek çok güzel bir kitapçık hazırladı, ‘Bipolar bozuklukla yaşamayı öğrenmek’ isimli yardımcı bir rehber. Ancak rehber bir ilaç firmasının sponsorluğu sayesinde Türkçe olarak bastırılabildi ve sınırlı sayıda mevcut. Doç. Dr. Sibel Çakır desteğin olması halinde böyle faydalı şeylerin daha fazla yapılabileceğini belirtiyor. Kitapçık içinde sadece hastalar değil yakınları için de bilgiler var. Mesela bir anne ve bipolar hastası kızının hastalığa bakışı şu şekilde;
HAYAL ETTİĞİM BİR YAŞAM DEĞİLDİ AMA DAHA FAZLASINI İSTEYEMEZSİNİZ
ANNENİN GÖRÜŞÜ:
Bipolar bozukluğu olan birine bakım vermek adeta hız treni sürmek gibidir. Hayal edebileceğiniz tüm duyguları yaşadım. Öfke, inkar, keder ve panik. Aynı zamanda da umut, sevinç ve gurur. Pek çok şeyden vazgeçtim. İşim, sosyal hayatım, arkadaşlarım ve evliliğimde hayli gerginlikler oldu. Sonraları kızım, ailemiz bir arada kaldığı için çok mutlu olduğunu söyledi. Bu çok dokunaklıydı. Hastalığı öğrendikçe, daha kolay gelmeye başladı. Şimdi, kızım dengede, bağımsız ve kendi yaşamını kendisi sürdürebiliyor. Ulusal ve uluslaraası pek çok bakım veren organizasyonlarına katıldım. Bu çok zorlu bir iş ama çok tatmin edici. Bu hayal ettiğim bir yaşam değildi ama güzel bir yaşam ve daha fazlasını isteyemezsiniz.
ARTIK KIRIK KÖPRÜLERİ ONARABİLİYORUM
EMEL’İN GÖRÜŞÜ
Uzun süre kendimi çok yalnız hissettim. Ne yaşadığımı kimse anlamıyordu, hatta ben bile anlamıyordum. Sorun benden öi yoksa dış dünyadan mı kaynaklanıyor bilmiyordum. Bazı zamanlar çok iyi hissediyordum ve bu nedenle ailem ve arkadaşlarım bir anda yataktan çıkamaz hale gelişime bir anlam veremiyordu. Benim tembellik ettiğimi, kibirli davrandığımı ya da bir süreçten geçtiğimi düşünüyorlardı. Bu da benim kendimi çökkün olduğu kadar suçlu ve değersiz hissetmeme de yol açıyordu.
Daha sonra tanı aldığımda ve tedavim başladığında, artık kendim hakkında kötü hissetmemem gerektiğini fark ettim. Şimdi hayatımı kontrol edebiliyor ve ailemle aramdaki kırık köprüleri onarabiliyorum. Asla geri kazanamayacağım bazı arkadaşlarım var. Ama sorun değil. Her zaman yenilerini bulabilirim.
“HASTALIĞI KABULLENMEK ZORDU, İYİYİM DİYORDUM AMA DEĞİLDİM” (B.A.)
– Erkek
– 29 yaşında
– Evli ve 1 çocuk sahibi
– Oto yıkamacısı
– Hastalığımı askerde öğrendim. Öğrendiğimde 20 yaşındaydım ve ağır depresyondaydım. İlk duyduğumda bir şey hissetmedim çünkü o an çok kendimde değildim. O zaman hastanedeyken, hiç alakam olmadığı halde bir yasadışı örgütün üyesi olduğumu söylemişim ama hiç hatırlamıyorum bile.
Hastalığı kabullenmek zordu, ben iyiyim diyordum ama değildim. Bazen çok sinirleniyorum ama bir şey yapmıyorum, çıkıp evden gidiyorum. Mani dönemindeyken aşırı derecede para harcamak istiyorum, çıkıp kilometrelerce yürüyorum kafam nereye eserse, çok az uyuyorum ve enerjik oluyorum. Eşim bana çok destek oldu. Onun yerinde başka birisi olsa belki evlenmeden söylemediğim için terk edip giderdi. Evlenmeden önce 3 yıl hiç atak geçirmemiştim, tekrarlamaz diye düşünmüştüm, o yüzden hastalığımı ciddiye almadım ve söylemedim.
Hastalığın kötü bir tarafı da iş hayatında karşılaştıklarımız. Hasta olduğumuz evrede farklılaşıyorsun, sinirlenebiliyorsun ve hemen işine son veriliyor. Genellikle yakınlarım dışındakilere söylememeyi tercih ediyorum. İlacımı soranlara “Sinir var ondan kullanıyorum” diyorum. Hastalık beni çok karamsar yaptı, “Bana ne olacak” diye düşünüyordum ama doktorum bu endişelerimi giderdi. İlaç kullanarak 20 yıl rahatsızlanmayanlar olduğunu söyledi.
Mavi kutu
Bu hastalığı yaşayanlar özellikle uykularına dikkat etsin. Uykuları bozulmamalı, iyi olduklarını düşünerek kendi kafalarına göre ilaçlarını bırakmamalı ve doktorunu ihmal etmemeli.
– Erkek
– 41 yaşında
– Evli ve 2 çocuk sahibi
– Torna tesviye asıl mesleği ama hastalığından dolayı belediyedeotoparkgörevlisi olarak çalışıyor.
– Hastalığımı askerde öğrendim. 90’larda Şırnak’ta askerlik yapıyordum, kardeşim evlendi, düğününe gelemedim ve her şey üst üste geldi. Diyarbakır‘a sevk ettiler beni, depresyon teşhisi koyuldu. 20 yıldır da Çapa Tıp Fakültesi’nde bipolar tedavisi görüyorum.
“DÜZ YOLDA GİDERKEN ÇUKURA DA GİREBİLİRSİN DAĞIN TEPESİNE DE ÇIKABİLİRSİN”
Hastalığımı bana söylediler ama anlamadım. Doktorum bana şöyle açıkladı, ‘Düz yolda giderken çukura da düşebilirsin bir anda, bir dağın tepesine de çıkabilirsin.’ Hastalığımla ilgili endişe duymuyorum ama kendimi iyi hissettiğim için tedaviyi bıraktığım zamanlar oldu. Özellikle mani döneminde bırakıyordum. Şu anda değil ama bir önceki işimde, tedavi olmak için izin aldığımda sıkıntılar yaşıyordum. Öğrendiğimde evli değildim, eşime söylediğimde ters karşılamadı, hep yanımda oldu, destek oldu aslında. Ama kahvedeki arkadaşlar bana “Arıza” diye isim takmışlar. Pek hoş değil ama zamanla alıştım.