Bağışlarınız İçin :

GARANTİ BANKASI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ŞUBESİ

HESAP NO : 521 / 6299688

IBAN NO : TR18 0006 2000 5210 0006 2996 88

Bipolar Bozukluk Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

Thinking Woman With Question Marks Above The Head Isolated
S1: Bipolar Bozukluk hangi yaşlarda görülür? 
C1: En sık başlama yaşı 20’li yaşların ortaları gibi görülmekteyse de ilk belirtinin ortaya çıkması genelde 15- 19 yaşları arasına rastlamaktadır. Ergenlik öncesi görülmesi seyrek olsa da mümkündür. Bipolar bozukluğun ortalama başlama yaşı erkekte 18, kadında 20 olarak saptanmıştır. 12 yaş altında mani görülmesinin nadir olduğu düşünülür. Geç yaşlarda başlaması ise seyrek olmakla birlikte, gene mümkündür, ancak öncelikle bedensel başka bir hastalığa bağlı olduğunu düşündürür.

——————————————————————————–

S2: Bu hastalık genetik midir? 
C2: Aile ve kalıtım araştırmaları Bipolar Bozukluğu olanların birinci derece akrabalarında hastalanma riskinin belirgin olarak yüksek olduğunu göstermektedir.1. derece akrabalarında Bipolar Bozukluk olanların hastalanma riski genel toplumdan 4- 6 kat yüksektir. Bipolar bozukluk 1.derece akrabalardan herhangi birinde bulunması halinde risk % 25, ana babanın her ikisinde bulunması halinde % 50- 75’e yükselir. Hastaların yarısında 1. derece akrabalarda Bipolar Bozukluk saptanmaktadır.

——————————————————————————–

S3: Tedaviler ne kadar başarılı oluyor? 
C3: Bipolar Bozukluk düzelen ancak belli aralıklarla yineleyen ataklarla seyreder. Atak sayısı arttıkça, atakların daha sıklaştığı bildirilmiştir. Diğer yandan ilaçlar ve psikoterapi ile hastaların büyük bölümünde bu ataklar önlenebilmektedir.

——————————————————————————–

S4: Niye hâlâ hastalanılıyor? 
C4: Bipolar Bozukluk uygun ilaç ve psikoterapi ile başarıyla tedavi edilebilir. Bu hem hastalık dönemlerinin hızlı ve güvenli şekilde düzeltilmesi, hem de atakların yinelenmesinin engellenerek hastanın normal bir yaşam sürmesi anlamına gelir. Her hastada % 100 başarı sağlanamayabilir. Ancak ilaç ve psikoterapi ile başarı % 70–90 civarındadır.

——————————————————————————–

S5: Tedavilerin yan etkileri neler? 
C5: Birçok ilacın olduğu gibi Bipolar Bozukluğun tedavisinde kullanılan ilaçların da çeşitli yan etkileri görülebilmektedir. Koruma tedavisinde sıklıkla başvurulan ;
• Lityum’un (Lithuril) bulantı, ellerde titreme, aşırı su içme, ödem, dikkat dağınıklığı ve kilo alımı gibi hafif yan etkileri yanında Tiroid ve böbrek fonksiyon bozuklukları yapabildiği bildirilmiştir.
• Valproik asit (Depakin) ile bulantı, titreme, kilo alma gibi daha sık görülebilen yan etkiler yanında saç dökülmesi ve özellikle çocuklarda olmak üzere karaciğer fonksiyon bozukluğu nadir olarak görülebilmektedir.
• Karbamazepin (Tegretol) ile de bulantı, kusma, sersemlik, yürümede dengesizlik, çift görme ve dermatit gibi yan etkiler görülebilmektedir. Nadiren karaciğer fonksiyon bozukluğu ve aplastik anemiye de neden olabileceği bildirilmiştir.
Ayrıca Bipolar Bozuklukta çeşitli durumlarda kullanılan antipsikotik ve anti depresan ilaçlar çok çeşitlidir ve birbirinden farklı yan etki profilleri bulunmaktadır. Ancak bütün bu sayılan yan etkilerin görülme oranı düşük olup, ortaya çıktığında da yok edilmeleri mümkündür.

——————————————————————————–

S6: Şizofreniden farkı nedir? 
C6: Bipolar bozukluk ile Şizofreni belirti ve seyir açısından çeşitli benzerlikler gösterebilmektedir. Özellikle Psikotik özellikli Bipolar Bozukluğun Şizofreniden ayırt edilmesinde bazı zorluklar görülebilmektedir. Bu noktada aile öyküsü ve gidiş özellikleri önemli ipuçları sağlamaktadır. Bipolar Bozukluk genellikle ataklar halinde gelen fakat ataklar arasındaki dönemlerde kişinin iyi ve sosyal açıdan uyumlu olabildiği bir hastalıktır. Şizofrenide ise hastalık genellikle süreğendir, zaman zaman kısmi düzelmeler olsa da Şizofrenik rahatsızlığın izleri belirtilerin düzelme dönemlerinde de tam geçmez ve hastalar hastalık öncesi iyilik durumlarına tam dönememektedir.

——————————————————————————–

S7: Öncül belirtileri nedir? 
C7: Hastalığın seyrinde yeni bir atağın geldiğinin en önemli ipuçlarından biri kişinin daha önceki hastalık dönemleri ortaya çıkarken yaşadığına benzer belirtileri yaşamaya başlamasıdır. Özellikle uykuların bozulması, sinirlilik artışı dikkat edilmesi gereken atak başlangıcı işaretleri olabilir.

——————————————————————————–

S8: Tedavi edilmezse? 
C8: Bipolar atakların seyrinde uygun bir Psikofarmakolojik ve Psikososyal koruma tedavisiyle hastalığın yinelemesi % 70- 80 oranında kontrol altına alınabilmektedir. Tedavi edilmediğinde ise hastalık genelde daha sıklıkla yinelemekte ve sonuçta hastanın iş ve sosyal yaşamını bozarak ciddi kayıplara yol açmaktadır. Ayrıca tedavi edilmeyen atak sayısı arttıkça daha sonra uygulanacak tedavilere yanıt oranı düşmekte ve hastalık daha ciddi bir seyir izlemektedir.

——————————————————————————–

S9: Ne zaman hastaneye yatmak gerekir? 
C9: Bipolar Bozukluk, “depresif, karma ve manik” ataklarla seyredebilen bir hastalıktır. Ataklar sırasında kişi kendine ve çevresine zarar verebilir. Hastanın ataklar sırasında öfkesini arttırıcı, aşırı uyarıcı, hareketli ve gürültülü ortamlardan uzak kalması hem hastalığın tedavisi hem de hastanın korunması açısından gerekli olabilmektedir. Bu nedenle çeşitli durumlarda kişinin hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi daha uygun olabilir. Özellikle hastalığını ve tedaviyi kabul etmeme durumu ve kişinin kendisine veya çevresine zarar verme olasılığının yüksek olduğu durumlarda hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi yaşamsal bir önem taşır. Böylece hem hastanın korunması hem de daha yakın takip ve müdahelelerle hastalığın çok daha hızlı ve güvenli tedavisi sağlanabilir.

——————————————————————————–

S10: Psikoterapinin yararı? 
C10: Bipolar hastalık, ataklarla gelen, ataklar arasındaki dönemlerde işlevselliğin normale döndüğü kabul edilen bir hastalıktır. İlaç tedavilerindeki önemli gelişmeler artık bipolar kişinin hem üretken hem de yaratıcı olmasına izin veriyor, bir yandan da duygudurumunu dengede tutabiliyor. Bu nedenle ilaç tedavisi, bipolar bozukluğun tedavisinin belkemiğini oluşturuyor. Günümüzde uygulanan hiçbir psikoterapi yönteminin tek başına bipolar hastalığı tedavi ettiği ispatlanamamıştır ancak, ilaç tedavisini destekleyecek biçimde tedavinin bir parçası olarak değerlendirilir.
Hastalığı kabul etmekte, ilaç tedavisine uyum göstermekte zorluk yaşayanların psikoterapi desteği almaları koruyucu tedavi için gereklidir. Hastalığın getirdiği kayıplarla başetmekte zorlanan, bu nedenle sosyal hayatında uyum sorunları yaşayan, yakın ilişkiler kurmakta zorlanan, ailesiyle sorunlar yaşayan birçok bipolar psikoterapiden faydalanmaktadır.
Psikoterapiye başlamak için kişinin kendi motivasyonunun olması çok önemlidir. Doktorunun ya da yakınlarının isteği üzerine piskiterapiye başlayan kişiler, bir süre sonra tedaviyi yarım bırakma ihtimaliyle karşı karşıya kalırlar. Kişinin kendisini merak ediyor olması, kendisi üzerine düşünmekten rahatsızlık duymuyor olması, değişmeyi hedefliyor olması psikoterapinin etkinliğini arttıran etkenlerdir.

——————————————————————————–

S11: Psikoeğitim nedir? 
C11: Psikoeğitim programları da tıpkı psikoterapi yöntemleri gibi, bipolar hastalıkta uygulanan ilaç tedavisini desteklemek ve koruyucu tedavinin etkinliğini arttırmak amacıyla tedavinin bir parçası olarak uygulanır. Bipolar teşhisi konmuş her kişinin ve yakınlarının psikoeğitim alması gerekmektedir. Ülkemizde çogunlukla bu eğitim bipolar kişiyi takip eden doktor tarafından verilir. Daha kapsamlı ve yapılandırılmış formu ise gruplar halinde uygulanan psikoeğitim yöntemidir. Bu eğitimin içeriğinde, hastalıkla ilgili temel bilgilerin yanında, hem hastanın hem de yakınlarının bu hastalıkla baş etmelerini kolaylaştıracak stratejiler, kişiyi uygulanan tedavinin yan etkilerinden ve de gelecek ataklardan koruyacak yaşam tarzı düzenlemeleri yer almaktadır.
Bu eğitimlerle hedeflenen hastalık hakkında daha fazla bilgilenmeyi sağlamak, tedaviye karşı oluşan dirençi kırmak, hastalığın tetikleyicilerini tespit etmek, hastalığın neden olduğu psikososyal yan etkileri belirlemek ve etkilerini kontrol altına almak, kişinin yaşamını düzenlemekte yaratıcı ve üretken olmasına yardımcı olmak ve kişilerarası ilişkilerinde içgörüsünü arttırmaktır. Ancak en önemli hedef, her koşulda uygulanan ilaç tedavisinin etkinliğini sürdürmek ve de arttırmaktır.

——————————————————————————–

S12: WHO’ya göre bipolar, şizoaffektif tanımları ve farkları nelerdir? 
C12: Şu anda psikiyatrik hastalıkların tanımlanmasında dünyada iki sınıflama sistemi kullanılmaktadır:
1. Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından geliştirilen DSM ( Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders), şu anda revize edilmiş 4. versiyonu kullaniliyor (DSM-IV TR)
2. ICD ( International Classification of Diseases) Uluslararası Hastalık Sınıflandırması.WHO (World Health Organization – Dünya Sağlık Örgütü) sağlık planlamaları, politikaları ve araştırmalarında ICD sistemini kullanmasına rağmen, bilimsel araştırmalar, toplantı ve kongrelerde literatürde daha çok DSM sistemi kullanılır. İki sistem arasında ana hatlarda pek farklılık yoktur, önemli olan tüm dünyada bir hastalığı ayni standart ölçülere göre tanımlanması ve ortak dilin oluşmasıdır.

——————————————————————————–

S13: Bipolar bozukluk şizoaffektife dönüşür mü? 
C13: Şizoaffektif bozukluk, duygudurum belirtilerinin dışında, 2 haftadan daha uzun süren psikotik belirtilerin (genellikle hezeyanların) olduğu durumdur. Duygudurum düzenleyicilerinin yanında antipsikotik ilaçların da tedavide kullanılması gerekir. Şizofreni ise psikotik belirtilerin (halüsinasyon, hezeyan ve diğer…) sürekli olduğu, başka bir hastalıktır. Bipolar bozukluğun bu durumlara dönüşmesinden ziyade, bazen şizofreni duygudurum semptomları ile ortaya çıkar ve diğer şizofreni belirtileri de arkadan gelir. Uzun süredir izlenen bir bipolar bozukluk hastasının şizofreni olma ihtimali oldukça düşüktür ama bazen kırıntı psikotik belirtiler mani, depresyon yada karma dönemlerden sonra sürebilir, o zaman da tanı şizoaffektif bozukluk seklinde değişebilir, şizofreni değil.