Bağışlarınız İçin :
GARANTİ BANKASI İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ ŞUBESİ
HESAP NO : 521 / 6299688
IBAN NO : TR18 0006 2000 5210 0006 2996 88
Bipolar Yaşam Derneği 3. Bipolar Bozukluk Bilgilendirme Toplantısı 21 Aralık 2008 Pazar günü İstanbul Taksim Point Otel’de İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Olcay YAZICI ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi Samsun Sağlık Yüksekokulu Beslenme ve Diyet Uzmanı: Yrd.Doç.Dr. Aliye ÖZENOĞLU konuşmacı olarak katılımları ile yapıldı.
Başta dernek üyeleri, yetkilileri, bipolar bozukluk tedavisi görenler ve yakınları olmak üzere ilgi gösteren yaklaşık 130 kişilik katılım oldu. Toplantı 2 oturum olarak 13:30-16:00 arasında yapıldı, çay kahve molası sırasında katılanlar ve konuşmacılar konu hakkında bilgi alışverinde bulundu. İlk olarak 2008 Nisan ayında Bakırköy’de yapılan bilgilendirme toplantısından sonraki bu üçüncü toplantıda da bipolar bozukluk tedavisi görenler ve yakınları katılımlarıyla konuya olan ilgilerini tekrar gösterdiler.
Toplantı salonu ve katılımcılar
Toplantı salonundan bir görünüm
Toplantıdaki görülen psikoeğtiim sunumı bilgileri aşağıda madde madde görülebilir. Bu bilgiler için sayın Prof.Dr. Olcay Yazıcı’ya teşekkürler.
BİPOLAR BOZUKLUK
Prof.Dr. OLCAY YAZICI
Bu yazı bipolar hastalar ve aileleri için, Bipolar Yaşam Derneği tarafından düzenlenen bir eğitim programındaki konuşmanın metni niteliğindedir. Yaşamının büyük bölümünü bipolar hastalığın tedavisine adamış ve bu eğitim programlarının önemini çok iyi bilen bir kişi olarak, önce Bipolar Yaşam Derneği’ni bu etkinliğinden dolayı kutlamak istiyorum. Yaşamım, bipolar hastalığın bana insan özündeki kapasitenin sınırlarını hissettirmesine yönelik hayranlığımla, ama ayni zamanda bu hastalığın bu inanılmaz kapasiteyi tahrip gücüne yönelik öfkemle geçti. Sonuçta, misyonumu bu özü taşıyan insanlara duyduğum özel sevgimle, onlara yardım için sonuna kadar savaşmak olarak belirlemiştim. Otuz yılı aşkın süredir bu savaşım sürüyor. Geriye dönüp baktığımda gülümsüyorum ve mutluyum. Ama daha gidecek çok yol ve ulaşacak çok yer var biliyorum. Bu konuşma, süre sınırlılığı nedeniyle, tedavinin detayları başka bir konuşmaya bırakılıp, ana ilkelere, hastalık kavramına, hastalığı tanımaya ve bazı pratik konulara sınırlanmıştı. İşlenen konular şöyle sıralanabilir.
İlginizi çekiyorsa göz atın:
1. Duygudurum nedir?
2. Duygudurum hastalığı nedir?
3. Bipolar hastalık konusundaki yanlış inançlar.
4. Bipolar bozukluk nasıl ortaya çıkar?
5. Neden olur?
6. Hastalık Nasıl seyreder?
7. Kaç çeşit hastalık dönemi vardır?
8. Manik dönemin belirtileri nelerdir?
9. Depresif dönemin belirtileri nelerdir?
10. Karma Dönemin Belirtileri Nelerdir?
11. Kaç çeşit duygudurum hastalığı vardır?
12. Bipolar bozukluk nasıl tedavi edilir?
13. Bir hastalık dönemi başladığında aile ne yapmalı?
14. Hastalanmaya yol açabilecek risk faktörleri nelerdir?
15. İlaç kesme nedenleri nelerdir?
16. Hastalanmayı engelleyecek önlemler nelerdir?
17. Genetiğin önemi ve sorular
18. Gebelik kararı
19. Alkol ve uyuşturucu kullanımı
20. Suç davranışları ve yasal konular
21. Öğrencilik hakları
22. Askerlik
23. Bipolar olmanın olumlu yüzü
1. DUYGUDURUM NEDİR?
İnsanlar duygularıyla yaşar. Hissettiğimiz duygular, o sıradaki bir olay ya da düşünceye karşı kısa süreli sergilenebilir (komik bir şeye gülmek gibi). Bunu içten hissederken (neşelenmek gibi), dışarıya da belli ölçülerde yansıtırız (gülmek gibi). Bunlara ‘duygu’ diyebiliriz. Ancak bir de üzerimizde uzun süre kalan duygularımız vardır. Günler, haftalar ya da aylar boyunca genelde neşeli ya da kederli olabiliriz. Buna ‘duygudurum’ diyoruz. Bu duygu halinin bazen bir açıklaması vardır. Örneğin, o günlerde yaşamımızda bizi mutlu eden olaylar yaşamaktayızdır. Ancak, bazen anlamlı bir nedeni olmadan da böyle bir duyguduruma girebiliriz. Duygudurum bozuklukları dediğimiz hastalıklarda olduğu gibi.
2. DUYGUDURUM HASTALIĞI NEDİR?
Tüm davranışlarımız beyin tarafından oluşturulur ve kontrol edilir. Yürümemiz, konuşmamız, düşünmemiz gibi, duygular ve duygudurum da beyin hücresinin işleyişi ile oluşur. Bu işleyiş normalse, davranışlar ve duygular da normal olacaktır. Beyin hücresinin çalışması geçici veya kalıcı şeklide bozulur ya da değişirse, davranış ve duygularımız da geçici veya kalıcı şekilde bozulur ya da değişir. Beyin hücreleri elektriksel uyarılmalar şeklinde çalışır ve hücreler kimyasal bazı maddeler çıkararak bu uyarıları iletir, sonuçta davranış ve duygularımız ortaya çıkar. Bu işleyişteki bozulma bazen hafiftir ve her insanda olur (Yaşamdaki olumsuz olaylara bağlı keyifsizlik, sıkıntı ve üzüntüler gibi). Bazen ise, nedensiz ya da bir olaya karşı çıksa bile, şiddetli ve yaşamı ciddi olarak bozucu şekilde ortaya çıkar. Bunlara psikiyatrik hastalıklar diyoruz. Duygudurum hastalıkları, beyin hücrelerinin, bir süre için, her zamankinden farklı işlemeye başlaması demektir. Bu değişme başlıca, duyguları kontrol eden limbik sistem hücrelerinde oluşur ve kendisini aşırı hareketli, neşeli (manik) ya da aşırı durgun, suskun ve kederli (depresif) durumlar şeklinde gösterir.
3. BİPOLAR BOZUKLUK KONUSUNDAKİ YANLIŞ İNANÇLAR
4. BİPOLAR BOZUKLUK NASIL ORTAYA ÇIKAR?
Bu hastalığa doğuştan gelen biyolojik yatkınlık, başlangıçta genellikle bazı olayların da katkısıyla hastalığın ortaya çıkmasına yol açar. Beyin gelişimi için zorlayıcı olan 15-30 yaş arası dönemde başlaması en sık görülür. Ancak, her yaşta başlayabilir. Beyin hücresinin çalışma biçimi, hastalık dönemlerinde geçici olarak değişir. Hastalık dönemlerinin sayısı arttıkça daha kolay, daha sık ve nedensiz olarak tekrarlama eğilimindedir. Mevsim dönüşleri bazı hastalarda risk yaratır, bu nedenle ilk ve sonbaharda tekrarlaması sıktır. Sürekli uykusuzluk bir risk oluşturabileceğinden uyku düzeni önemlidir.
5. NEDEN OLUR?
Bütün duygudurum bozukluklarına yatkınlığın genetik olarak iletildiği düşünülür. Genetik bağlantı en yüksek olarak bipolar bozuklukta görünmektedir. Ana babadan birisi bipolar ise, çocukta bir duygudurum bozukluğu ortaya çıkma ihtimali %25 olup, ikisi de bipolar ise bu risk %50-75’e yükselir.
6. HASTALIK NASIL SEYREDER?
Hastalık dönemlerinin ne zaman ve hangi tipte geleceği önceden bilinemez. Ancak, bazı hastalar hep ayni aylarda hastalanır. İlk hastalık dönemleri arasında uzun aralar (bazen 5-10 yıl) olabilir. Ancak sonra sıklaşıp belli bir ritme (mesela yer yıl veya iki yılda bir gibi) oturabilir. Yaş ilerledikçe maniler azalıp depresyonlar baskınlaşabilir.
İlk dönemin depresyon olması daha sıktır. Hastalık dönemlerinin sayısı arttıkça, daha sık ve daha ağır bir gidiş eğilimi vardır. Bu nedenle erken koruma tedavisine başlamak büyük bir avantaj sağlar. Hastalık dönemleri birkaç ay sürme ve kendiliğinden düzelme eğilimlidir. Ancak, hastalık dönemlerinin sayısı arttıkça, daha uzun sürme ve kronikleşme özelliği kazanabilir.
7. KAÇ ÇEŞİT HASTALIK DÖNEMİ VARDIR?
Dört çeşit hastalık dönemi vardır:
8. MANİK DÖNEMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Maninin başlıca belirtileri:
Bu manik belirtilere gerçek dışı belirtiler eklenmesine, psikotik mani denir. Psikotik belirtiler, gerçekdışı inançlar (hezeyan, sanrı) (erdim, peygamberim, dünyanın kralıyım, gizli örgütler beni izliyor vs) ya da gerçekdışı algılar (varsanı, hallüsinasyon) (olmayan sesleri duyma, olmayan şeyleri görme vs) şeklinde olabilir.
Manik belirtilerin görülme sıklığı şöyle bildirilmiştir: | |
Aşırı hareketlilik | %100 |
Aşırı neşe | % 90 |
Uyku ihtiyacının azalması | % 90 |
Aşırı konuşkanlık | % 85 |
Düşünce hızlanması | % 80 |
Büyüklük hissi, özgüven artışı | % 75 |
Dikkatin dağılması | % 65 |
Cinsel dürtü artışı | % 60 |
Hırçınlık, sinirlilik | % 45 |
Psikotik belirtiler | % 40 |
Aşırı alkol alımı | % 35 |
9. DEPRESİF DÖNEMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Depresyonun başlıca belirtileri:
Bu depresif belirtilere gerçek dışı belirtiler eklenmesine, psikotik depresyon denir. Psikotik belirtiler, gerçekdışı inançlar (hezeyan, sanrı) (suçluyum, günahkârım, lanetlenmişim, kıyamet kopacak, savaş çıkacak, çocuklarım ölecek, aç kalıp sokaklara düşeceğiz, öldüm, bedenim çürüdü vs) ya da gerçekdışı algılar (varsanı, hallüsinasyon) (olmayan sesleri duyma, olmayan şeyleri görme vs) şeklinde olabilir.
Depresif belirtilerin görülme sıklığı şöyle bildirilmiştir: | |
Keder, umutsuzluk, karamsarlık | % 86 |
Enerjisizlik, bitkinlik | % 86 |
Konsantrasyon güçlüğü | % 79 |
Olumsuz düşünceler | % 64 |
Uykusuzluk | % 57 |
İlgi, istek kaybı | % 57 |
Kilo kaybı | % 43 |
Ağlama | % 43 |
İştahsızlık | % 36 |
Sinirlilik | % 29 |
10. KARMA DÖNEMİN BELİRTİLERİ NELERDİR?
Manik ve depresif belirtilerin birlikte bulunduğu hastalık dönemlerine karma dönem adı verilir. Örneğin aşırı sinirlilik ve hareketlilik gibi manik belirtilerin yanında, intihar düşüncesi gibi depresif belirtiler de vardır. Ya da hasta bir süre manik iken aniden depresifleşir ve bunlar kısa süreli hızlı geçişler şeklinde sürer.
11. KAÇ ÇEŞİT DUYGUDURUM HASTALIĞI VARDIR?
İki çeşit duygudurum hastalığı vardır: BİPOLAR HASTALIK ve DEPRESİF HASTALIK. Bipolar hastalıkta yukarıdaki dört çeşit hastalık dönemi de geçirilebilir. Hangi tip dönemin ne zaman geleceği belirsizdir. DEPRESİF HASTALIK ta ise sadece depresif dönemler ortaya çıkar.
BİPOLAR hastalığın diğer isimleri MANİK DEPRESİF HASTALIK, İKİUÇLU HASTALIK ve İKİ KUTUPLU HASTALIK olup, üç tipi vardır: BİPOLAR-1 hastalıkta yukarıdaki dört tip dönem de yaşanabilir. BİPOLAR-2 hastalıkta sadece depresif ve hipomanik dönemler ortaya çıkar. Her iki hastalıkta da, hastalık dönemleri arasında normal dönemler vardır. SİKLOTİMİK hastalıkta ise, kişi hafif depresif ve hafif hareketli, ama sürekli bir dalgalanma içindedir, yani normal dönemleri yok ya da çok kısadır ama hastalık dönemleri çok hafiftir.
DEPRESİF hastalığın ise iki tipi vardır: MAJOR DEPRESİF BOZUKLUK ya da TEK UÇLU DEPRESYON olarak bilinen ilk tipinde, hasta ciddi depresyon dönemleri geçirir ve bunlar arasında normal haline döner. DİSTİMİK hastalık denen ikinci tipindeyse, hasta hafif ama sürekli olarak depresif belirtiler gösterir.
12. BİPOLAR BOZUKLUK NASIL TEDAVİ EDİLİR?
İlaçlar hastalık dönemlerini genellikle 1-1.5 ay içinde düzeltir. Ağır vakaların yatırılıp tedavisi gerekir. Ancak, aile ve doktor desteği sağlam olan ve tedaviyi kabul eden vakalar ayaktan da başarıyla tedavi edilebilir. Asıl başarı, koruma tedavisiyle, sonraki hastalık dönemlerinin engellenebilmesidir. Bu, hasta ve ailenin yakın işbirliği ile başarılabilir. Bu hastalık için doğru ilaç diye bir şey yoktur. ‘O hasta için doğru ilaç’ vardır. Yani, her hasta için psikiyatr bir grafik çizer, en doğru ilacı bulmaya yönelir.
Hasta ve ailenin hastalık belirtilerini erken tanıyıp hemen başvurması tedavide kritik bir önem taşır. Mani genelde saatler ve günler içinde hızla geliştiği ve daha sonra hasta tedaviyi reddedeceği için, bu konu mani için daha kritik bir önemdedir. Depresyonun daha yavaş, haftalar içinde gelişmesi ve hastaya verdiği sıkıntı nedeniyle erken başvurması beklenir. Ancak, umutsuzluk duygusu bunu engelleyebileceğinden, ailenin kararlılığı gene büyük önem taşır. Hipomani başlangıcında kişiler kendini çok iyi hisseder ve hastalık belirtilerini görmezden gelebilirler. Oysa, erken müdahale hastane yatışlarını ve gelecek yıkımları önleyecektir. Tanınması daha zor olan karma dönemler, düşünce hızlanması, sinirlilik, hareket artışı, uyku değişikliği, kafa karışıklığı, duygularda hızlı değişimler (neşe-üzüntü), keyifsizlik, huzursuzluk, hırçınlık gibi karmaşık belirtilerle başlayabilir.
Hastane yatışı, psikotik, kontrolü zor, ağır, tedaviyi kabullenmeyen olgular için güvenli bir sığınaktır. Depresyon ya da karma dönemdeki intiharı ve manideki riskli davranışlara bağlı maddi ve manevi yıkıcı sonuçları önlemenin en geçerli yoludur. Hasta ve ailenin bu yatışı bir damgalanma gibi görerek engellemeye çalışması büyük bir hata olabilir. Unutulmamalıdır ki, psikiyatrik hastalıklar beyin hücresi çalışmasının bir sonucudur. Karaciğer hücresinin bozuk çalışması nasıl karaciğer hastalığına yol açıyor ve gerektiğinde hastane yatışında tereddüt edilmiyorsa, psikiyatrik hastalıklarda da ayni düşünce geçerli olmalıdır. Doktorlar ayaktan tedavi koşulları var olduğunda zaten bunu tercih edecektir. Toplumun psikiyatri kliniğine yatışı, iç hastalıkları kliniğine yatıştan henüz farklı algıladığı doğrudur, ama bu, toplumun yeterli bilince henüz sahip olmadığını gösterir ve bu eksiklik bir başka hata için gerekçe olmamalıdır.
13. BİR HASTALIK DÖNEMİ BAŞLADIĞINDA AİLE NE YAPMALI?
Ailenin ilk yapması gereken doktorla acil bağlantı kurmasıdır. Bunun için ailenin tedavi sisteminin içinde olması gerektiği açıktır. Bipolar hastalık tedavisindeki en zayıf konum, hastanın yalnız başına tedavide olması, hastalık konusunda bilgilenmiş ve tedaviye destek veren hiç bir yakının bulunmamasıdır. Doktorla bağlantı hemen kurulamadıysa, mani, hipomani ya da karma bir dönem başlangıcında yapılacak en doğru hareket, antidepresan ilaç kullanılıyorsa bunu kesmektir, çünkü antidepresanlar bu dönemlerin daha alevlenmesine yol açar. İkinci iş, uykuyu sağlamaktır, çünkü uykusuzluk da belirtilerin daha kötülemesine yol açacaktır. Aile işin içindeyse, uykusuzluğu düzeltebilecek ilaçları öğrenmiştir. Bu arada kullanımına devam edilecek ilaçlar duygudurum dengeleyicileri (lityum, valproat, karbamazepin) olmalıdır, çünkü bu ilaçlar tüm hastalık dönemlerini dengelemek amacıyla kullanılmaktadır.
En ciddi tuzak, başlangıç belirtileri hafif olduğu için ailenin bunu tanıyamaması ve hastanın, örneğin asi, sinirli davranışlarını normal kişilik davranışları sanmasıdır.
Bu nedenle, hastayla aranızda bir süredir tartışma yaratan bir durum varsa, öfkeyle karşılık vermeden önce, bunun bir hastalık başlangıcı olabileceğini düşünün.
Tartışmaya girmeyin, ilaç kullanımını kontrol edin, kan ölçümü yaptırmaya çalışın, yapabileceği riskli davranışları veya intihar olasılığını kontrole çalışın.
Sonraki basamak, hastayı doktoruna ya da en yakın psikiyatri merkezine götürmektir. Hasta buna direniyorsa, onu ikna etmek için her yolu deneyin, kararlı ve güçlü olun, insiyatifi ele alın. Gerekirse yakınlarınızdan yardım isteyin. Kontrol dışı durumlarda yatış için gerekirse savcılıktan yardım alın. Yatışı bir felaket gibi değil, güvenli bir sığınak gibi görün. Hastanın daha sonra sizi suçlayacağı düşüncesinin esiri olmayın. En sevdiğiniz varlığın o sırada doğru yargılama kapasitesinde olmadığını bilin ve o sırada sizden başka kimsenin yardım edemeyeceğinin bilincinde olun, tereddüt etmeyin. Çoğu hasta düzeldikten sonra ailesinin yaptığının doğru ve hayat kurtarıcı olduğunu kabul eder. Bir bölümünün aileyi suçlamaya devam ettiği de doğrudur ama bu sizin tereddütleriniz varsa daha uzun sürer. Aileyle hasta arasında bu tip sorunlar yaşanıyorsa, çözümün en doğru yolu birlikte psikiyatrınızla yapacağınız seanslardır.
14. HASTALANMAYA YOL AÇABİLECEK RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR?
İlaçların düzensiz kullanımı ya da ilaç kesimi yeni bir hastalık dönemi için en büyük risktir. Stresli yaşam olayları da tetikleyici olabileceğinden, bu zor koşullarda hasta ve ailenin dikkatli olması gerekir. Doktorla bağlantı kurup bu dönemlerde tedavi gücünün artışını sağlamak da doğrudur. Bu ilaç tedavisinin güçlendirilmesi ya da sorunun çözümüne katkıda bulunan psikoterapi aracılığıyla olabilir. Uyuşturucu madde veya yoğun alkol kullanımı da bipolar hastalığı alevlendirici etkenlerdir. Herhangi bir nedenle (sınav hazırlığı, gece vardiyası, stresli bir olay) uyku düzeninin bozulması gene bir risktir, uykusuz gecelerin artışı engellenmelidir.
15. İLAÇ KESME NEDENLERİ NELERDİR?
En sık neden, hipomani veya maniye girdiği için kendini artık çok iyi, hastalanamaz, ilaca ihtiyacı kalmamış hissetmektir. Bazen, hipomaniyi, yani o dönemde yaşanan gerçek dışı iyilik hissini özlemek, bu nedenle ilacı kesmek asıl nedendir. İlaçlarla normal halinde olmadığını düşünmek de bir gerekçe olabilir. Bazen hastalığın ilaçlarla henüz durdurulamamış olması ilaçsız daha iyi olacağı düşüncesine yol açabilir; oysa, doğru tedaviyi bulmak genellikle bir süreç gerektirir ve bu sürede hastalık tekrarlıyor olabilir. Bunu bir kısa koşu değil maraton mücadelesi gibi görmeli ve asla umudunuzu yitirmemelisiniz. Bazen hasta kendi başına ilaç dozunu azaltıp, dahası bir süre kesip hastalanmadığını görmüş ve ilaca gereksinimi kalmadığını düşünmüştür. Oysa bipolar hastalık, nöbetler şeklinde gelen hastalık dönemlerinden oluşur. Yani, tedaviyi keser kesmez hastalanmanız zaten beklenmemektedir. Günler, aylar, bazen yıllarca iyi kalabilirsiniz ama bu sizi aldatmamalıdır. Hastalık nöbetleri, zamanı geldiğinde ortaya çıkacak ve o sırada korumada değilseniz yapabileceğiniz bir şey kalmayacaktır. Araştırmalar, bir hastalık dönemi geçirdikten sonra başka bir dönem yaşamamanız olasılığını %10’dan az göstermektedir. Bir başka deyişle hastalığın tekrarlama olasılığı tek bir dönem ardından %90’dan fazladır. İki hastalık dönemi geçirdikten sonra bu olasılık %100 dolayındadır, yani üçüncü dönemi yaşamama şansınız nerdeyse yoktur. Bu durumda kişilik gücü dediğimiz şey, bu gerçeği göğüsleyebilmeniz ve kontrolü ele geçirip, koruma tedavisi ile hastalığa hükmetmeniz anlamındadır. Tersi, hastalığı ve tedaviyi reddetmekse, kişiliğinizin bu yüzleşmeyi yapamayıp, inisiyatifi hastalığa tek eden bir sorun içinde olduğunu göstermektedir. Bir başka neden, bazı ‘bilgiç’ kişilerin doktor rolü oynamasına izin vererek, sizi bu ilaçları kullanmanıza ihtiyacınız olmadığı, ilaçların beyninize zarar verdiği, bağımlılık yaptığı vb yorumlarının ‘etkisinde kalmanız’ olabilir. Ancak, bu kişilere hastalık ve tedaviden söz ederek, ‘duymak istediğiniz’ yorumları davet eden sorumlunun siz olduğunu görmezden gelmeyin. Hastalığınız ve tedaviniz arkadaş sohbetlerinizin mezesi değildir, siz ve doktorunuz arasındaki özel bir konudur. Başka bir neden olarak da ilaç yan etkileri gösterilir, oysa bunlar doktorunuzla konuşup çözebileceğiniz konulardır.
16. HASTALANMAYI ENGELLEYECEK ÖNLEMLER NELERDİR?
En önemli koruyucu, düzenli ilaç kullanımı ve kontrollerdir. Uzun süre ilaç kullanıp hastalanmayan kişilerde, bu tedaviyi artık kendilerinin yönetebileceği yanılgısı oluşabilir ve kontrollerini aksatabilirler. Bu genellikle, mükemmel ilerleyen bir tedavinin hastalanmayla sonuçlanmasına yol açar, çünkü tıp amatör şekilde yürütülemeyecek kadar karmaşık bir uzmanlık alanıdır. Buna karşılık, her şey doktora bırakılmış değildir, hastanın kendini yakın izlemesi çok büyük değer taşır. Örneğin, şimdilerde tüm dünyada kullanıma girmiş olan ‘günlük duygudurum çizelgesi’, hastanın kendisi için doldurduğu ve her gün duygudurumunun normal-fazla hareketli-fazla durgun şeklinde, ‘nasıl’ olduğunu işaretlediği bir kayıt sistemidir. Bunun aile gözlemiyle birleştirilmesi psikiyatrın en doğru değerlendirmeyi yapması için önemli bir araçtır. Ayrıca, her hastanın kendi ilk belirtilerini tanıması, bunlar ortaya çıktığında hemen doktoru ile temasa geçmesi de çok değerlidir. Çünkü bu belirtiler bazen kitaplarda yazılanlardan çok farklı, o hastaya özgü işaretlerdir (örneğin, burnunun kaşınması, felsefe ya da dine ilgi vs). Bu önemsiz görünen değişmeleri doktoruyla paylaşmak, gelmekte olan bir atağı önlemeye yetecektir. Yaşamında ortaya çıkan stresli koşulları doktoruna bildirmek, gerekirse o koşulların çözümü için destek almak, belli mevsimlerde hastalanıyorsa o aylarda tedavinin yakın takibe alınması, uyku düzeninin sağlanması, aşırı alkol ve uyuşturucudan sakınmak, kafein-nikotin kontrolü gibi faktörler de başarılı tedavinin sırları arasında sayılabilir. Bazen hastalanmalar durdurulmuştur ama ‘eşikaltı’ denen hastalık kalıntı belirtileri yaşam kalitesini düşürmekte, ancak bunlar hastalık olarak görülmediği için doktora açıklanmamakta ve hem tam düzelmeyi engellemekte, hem de gelecekteki hastalanmalara basamak oluşturmaktadır. Bütün bunlar bize, bipolar hastalık tedavisinin hasta-aile-doktordan oluşan bir üçgen işbirliği olduğunu ve bu açıdan eğitim programlarının neden bu kadar önemli olduğunu gösterir.
17. GENETİĞİN ÖNEMİ VE SORULAR
Yukarda değinildiği gibi, bipolar hastalığın en güçlü açıklaması, genetik olarak ana babadan iletildiği gerçeğidir. Ancak, bu iletinin mekanizması henüz çözülmüş değildir. Bilinen şey, bipolar hastaların çocuklarında %25 oranında bipolar bozukluk ortaya çıkma riskinin bulunduğudur. Ancak, soyunda bu hastalık görünmeyen birçok insanda da bipolar bozukluk ortaya çıkabildiği gibi, bipolar hastaların çocukları bu açıdan tümüyle normal de olabilir. Yalnızca hastalığın ortaya çıkma oranı daha fazladır. Bu veri hastaları çocuk yapıp yapmama konusunda bir çelişkiye sokar. Kuşkusuz ki, bu açıdan karar sorumluluğu hasta ve eşi dışında kimseye düşmez. Psikiyatr bu açıdan ana babayı bilgilendirmekle sınırlanır ama genelde çocuk sayısını artırmamalarını önerebilir.
18. GEBELİK KARARI
Gebelik, özellikle ilk üç ayda ilaçlar bebeğin gelişmesini olumsuz etkileyebileceği için, koruma tedavisinin kesimini düşündürür. Oysa bu, hastalık atağının gelmesi ve zaten gebeliğin, tedavi zorunluluğu nedeniyle, sona erdirilme zorunluluğu anlamına da gelebilir. ‘Gebelik, bipolar anne için koruyucudur ve hastalanma olasılığı azdır’ görüşü vardır ama doğrulanmamıştır. Buna karşılık gebelik hastalanma için bir zayıf düşme dönemi de değildir. Ancak lohusalık dönemi hastalanma için çok riskli bir dönemdir. Bu durumda, çocuk yapma kararı alan bir bipolar bir kadın hasta hemen doktoru ile görüşmelidir. Doktorlar gerekli bilgileri verdikten sonra, hastanın kararını saygı ile karşılarlar ve ‘gebelik için en az riskli dönem, ilaç kesimi ya da en az riskli bir ilaca geçiş’ gibi konuları çiftle tartışıp, stratejileri oluştururlar. Gebelik oluştuğunda, bir kadın doğum uzmanıyla işbirliği içinde, bebeğin sağlık durumunun gebelik boyunca izlenmesini sağlarlar. Doğumla birlikte hastalanma riski yükseldiği için, hemen güçlü bir koruma tedavisi planlanır. İlaçlar anne sütüne geçtiği için emzirme önerilmez ama eğer hasta tüm risklere karşın emzirmeyi çok gerekli buluyorsa, koruyucu olabilecek en uygun ilacı seçmeye çalışırlar. Tüm bu evrelerde hastalığın öncü belirtilerini izlemeye yoğunlaşılır.
19. ALKOL VE UYUŞTURUCU KULLANIMI
Sürekli ve yoğun bir alkol kullanımı bipolar hastalıkta bir risk faktörü olabilir. Ayrıca, alkol bazı ilaçlarla etkileşiyor da olabilir. Ancak, koruma ilaçları genelde sosyal ortamlarda seyrek ve kontrollü alkol alımını engellemez. Bu konu hastanın doktoru ile kullandığı ilaçlar temelinde bir konuşmayı gerektirir. Bir başka konu, hastanın kendiliğinden, alkol aldığı günlerde ilaç almaması olabilir. Ayrıntısı doktoru ile konuşulmalıdır çünkü ilaca göre değişebilir ama, kabaca bir öneri olarak, şarap ve bira gibi daha hafif alkollü içkilerden az miktar (1-2 kadeh) alındığında ilacı aksatmak gerekmez. Daha fazla ya da sert alkollü içecekler (viski, votka, rakı, cin, tekila vs) alındığında ise o akşamki ilaç atlanabilir. Buna karşılık, uyuşturucu kullanımından kesinlikle kaçınılmalıdır.
20. SUÇ DAVRANIŞLARI VE YASAL KONULAR
Manik dönemde suç işleme oranı, beklenebileceği gibi, duygudurum bozukluklarının diğer dönemlerine göre daha fazladır. Depresyonda suç işleme çok sık rastlanan bir durum değildir. Ceza hukuku açısından genellikle intihar eylemi ile karşımıza çıkar. Ancak, depresyondaki kişi kendi suçluluk duygularının etkisiyle yakın aile bireyleri ile birlikte intihara da kalkışabilir. Ayrıca, depresif kişiler ilgi ve dikkatleri azaldığı için kazalara, yaralanmalara ve hatta ölümlere neden olacak davranışlarda bulunabilirler. Ceza sorumluluğu, suçun işlenişi sırasında kişinin neleri ne için yaptığını ve bu yaptıklarının sonuçlarının farkında olup olmamasını tanımlar. Kural olarak herkes ceza sorumluluğuna sahiptir. Genel olarak ağır ruhsal bozukluklarda ( psikozlar), zeka geriliği olanlarda ve bilinç bozukluğuna neden olan durumlarda ceza sorumluluğu yoktur. Bipolar bozukluk dönemleri sırasında hastanın ‘neleri ne için yaptığını ve bu yaptıklarının sonuçlarının farkında olup olmadığının’ yargılaması bilirkişi raporuyla belirlenir. Bu yargılama tam ya da kısmi sorumsuzluk şeklinde olabilir.
21. ÖĞRENCİLİK HAKLARI
Bipolar hastanın hastalığı nedeniyle okula devamı ya da başarısı sorun olmuşsa, okulundan aldığı resmi bir yazı ile tedavi gördüğü kuruma durumu sorulursa ya da ailesi dilekçe ile başvurursa, tedavi edildiği hastanenin sağlık kurulunda durumu değerlendirilir. Okul sorunu gerçekten hastalığı ile bağlantılı ise, sağlık kurulunca “hastalığı sebebiyle öğrencilik haklarının saklanması ve kaydının dondurulmasının uygun olduğu” şeklinde rapor düzenlenebilir. Tedavi ile alevlenme dönemi geçince okula devam edebilir.
22. ASKERLİK
Bipolar bozukluk tam düzelen ve koruma tedavisiyle normal kalabilen bir hastalık olduğu için, askerlikten muaf olmayı gerektirmez. Ancak, tedavisi zor, stabilitesi sağlanamamış bazı hastalarda, karar askerlikten muaf olma şeklinde alınabilir. Bu kararı verme yetkisi askeri hastanelerin sağlık kurullarındadır. Bipolar erkek hastalar askerlik şubesi celbini aldıklarında doktorlarıyla görüşerek, onlardan aldıkları bir belgeyle askerlik şubesine başvurmalıdırlar. Bu belge onların, askere alındıysalar ilaçlarını düzenli kullanmaları için gerekli izni ve askerlik sırasında askeri hastanelerde kontrollerinin sürdürülmesini, ya da askerlikten muaf olma kararlarını sağlayacak araçtır.
23. BİPOLAR OLMANIN OLUMLU YÜZÜ
Bipolar hastalıkla doğmuş olmak bir talihsizlik gibi görülebilir. Ancak, bipolar olmak özel bir yetenek olarak da görülebilir, çünkü yaratıcılık özelliği bipolariteyle bağlantılı görünmektedir. Dünyanın gidişini değiştirmiş politik, sanat, askeri ve bilim alanındaki liderlerden çoğunda bipolar özellikler saptanmıştır. Araştırmalar, bipolar hastalığa yol açan genetik özelliklerin, ayni zamanda yaratıcılık ve liderlik özelliklerini de taşıdığına işaret etmektedir. Bu anlamda, hastalık boyutuna ulaşarak yaşamı tahrip etmesine izin verilmeyen, yani koruyucu tedaviyle kontrole alınmış bir bipolar özelliğin, kişiye bir avantaj sağladığını da düşünebiliriz. Üstelik araştırma sonuçları, koruma ilaçlarının kişideki yaratıcılığı azaltmayıp artırdığını da işaret etmektedir. Korumada kullandığımız ilaçların ayrıca, beynin kendini yenilemesini artırdığını, bir anlamda demans (bunama) ya da karşı olduğunu gösteren ilk veriler de ilginçtir.
Prof.Dr. Olcay Yazıcı’nın konuşması sonrası Yrd.Doç.Dr. Aliye Özenoğlu Beslenme konusunda sunumunu yaptı. Bu konada aşağıdaki adreste sunumu görebilirsiniz.
SAĞLIKLI BESLENME VE KİLO KONTROLÜ
Neden şişmanlıyoruz?
SAĞLIKLI BESLENME VE KİLO KONTROLÜ sunumu bilgilerine beslenme3 adresinde ulaşılabilir.
Toplantıya katılımı ve vermiş olduğu bilgiler için sayın Yrd.Doç.Dr. Aliye ÖZENOĞLU’na teşekkürler.
Toplantı sonlarına doğru
Başta toplantının hazırlanmasında, desteklenmesinde katkıları olanlar olmak üzere, katılan ilgi gösteren ve destekleyen herkese teşekkürler.